Rolex, saatlerinin ikonik filmlerde boy göstermesinden rehberlik programı çerçevesinde genç yönetmenleri teşvik edişine kadar uzun yıllardır sinema dünyası ile ilişki içindedir. Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi, Valilik Ödülleri ve Oscar Ödülleri® ile olan ortaklıkları aracılığıyla mükemmelliğin ve başarının alkışlanmasını desteklemektedir. Ayrıca Oscar Ödülleri Green Room’un ev sahibi ve Los Angeles’taki yeni Akademi Sinema Müzesi’nin Kurucu Destekçisidir. Akademi’nin misyonu, sinema sanatları ve bilimlerindeki mükemmelliği savunmak, hayal gücüne ilham kaynağı olmak ve dünya genelindeki insanları birbirine bağlamaktır.
Rolex üst üste beşinci yılında, Oscar Ödülleri® gecesinde Dolby Theatre’ın kulisi Greenroom’da toplananlar için büyüleyici bir ortam yaratıyor.
Markanın Perpetual Planet girişimi çerçevesinde bu senenin Greenroom tasarımı, kutuplardan bir manzara sunuyor.
Bu tasarım Rolex’in, gezegeni gelecek nesiller için korumak amacıyla yorulmadan çalışan öncü bireyleri ve kurumları destekleyerek korumaya çalıştığı ortamın güzelliğini ve kırılganlığını hatırlatmayı hedefliyor.
Dünyaya ayna tutan eşsiz hikâye anlatma yöntemleriyle meslektaşları tarafından takdir edilen bu dört yönetmen, sinemada başarının zirvesini temsil etmektedir. Her biri için Rolex ile paylaştıkları bir değer olan mükemmellik arayışı, sınırları zorlayarak unutulmaz bir sinema deneyimi yaşatmalarını sağlayan, bitmeyen bir itici güçtür.
50 yılı kapsayan kariyeriyle sinemanın zirvesinde yer alan bir isim olan Martin Scorsese, 1960’larda New York Üniversitesi’ne kaydolmuş genç ve mesleğinin baharında bir film yönetmeniydi. Kendisi ve dönem arkadaşları üzerinde bıraktığı etkiyi “Kalplerimizdeki sinema ateşini tutuşturdu” diye tanımladığı ustası Haig Manoogian’la da burada tanışmıştı. İlk kısa filmlerini NY Üniversitesi’ndeyken çekti ve bundan birkaç yıl sonra da, bugünkü hâliyle bildiğimiz sinemaya yön veren işlerinin yer aldığı uzun listedeki ilk uzun metraj filmini çekti.
Yönetmen olmadan önce Kathryn Bigelow, San Francisco Sanat Enstitüsü’nde resim eğitimi almaya başladı. Daha sonra New York’a yerleşti ve bugün olduğu sanatçı oluşu sürecinde onu kamçılayan kavramsal sanat ustası Lawrence Weiner ile tanıştı. “Sorgulama ve sürpriz süreçlerinin işleyişi ve sanatın nasıl bilgilendirdiği konusunda gözlerimi açtı.”. En İyi Yönetmen dalında Oscar kazanan ilk ve tek kadın olmaya devam ediyor.
Alejandro G. Iñárritu, insan yaşamına yönelttiği bakışı ve görsel anlatım tarzı sayesinde sinemaya yön veren isimlerden biri hâline geldi. Iñárritu, tiyatro, opera ve film yönetmeni olan ustası Ludwik Margules ile yönetmenliğe başladığı dönemde tanıştı. Üç yıl boyuncu Margules’in öğrencisi olmak hayatını ve “yönetmen olmanın anlamını algılayışını” değiştirmekle kalmadı, aynı zamanda kendine inanmasına ve bugün hayran olduğumuz kişi oluşuna da katkıda bulundu.
James Cameron, geniş kitleler tarafından kabul görmüş bir film yapımcısı ve kâşiftir. Yönetmen, senarist ve yapımcı olarak son otuz yılın en çok iz bırakan filmlerinden bazılarına imza atmıştır. Lise biyoloji öğretmeni Bay McKenzie tarafından cesaretlendirilen ve “sınırsız bir potansiyeli” olduğu söylenen Cameron, 14 yaşındayken bir tiyatro grubu kurdu. Sınırsız potansiyeli, bir yönetmen ve kâşif olarak dışa vurduğu cesur bir vizyona dönüştü. “Okuldan sonra sahneyi yaratmak, ışıkları ayarlamak ve oyunlarda kullanılacak dekorları üretmek için saatlerce kalırdık. O (McKenzie), taslağı yarattı ve işi bize bıraktı.”.
Datejust, estetik unsurları ve işlevselliği ile sanatsal trendlerin ötesine geçer.